Adetleri
RAHMALAR KÖYÜ ÖRF ADETLERİ VE YEREL İNANIŞLAR
Evlendirme Gelenekleri
Yöre evlenmelerinde görücülük, başlık, gelinlik etme, çokeşlilik gibi geleneksel yöntemler geçerlidir. “gelinlik etmede” yeni gelinler belirli bir süre büyüklerinin yanında konuşmaz, kaş göz işaretleriyle yada fısıldayarak anlaşırlar, sofraya oturmazlar. Merkezlerde bırakılan bu gelenek kırsal kesimlerde geçerliliğini korumaktadır. Gelin belli bir süre doğurmazsa (1-2 yıl) kocası yeniden evlenmeye hak kazanır. Özellikle kırsal kesimlerde doğal olan bu durumlarda gelinde görümcelere katılır. Kocasına yeni bir eş arar. Yakın köylerden beğenilen 14-15 yaşlarındaki yeni eşe “ferik” denir. Evlenme çağında oğlu olanlar için nişan, düğün törenleri, hamamlar kız beğenilecek yer arasındadır. Mucur’da ise bu amaçla ilkbahar, yaz aylarında “köme” denilen kır gezisine çıkılır. Buralarda beğenilen kızlar, bir bahaneyle oğlana da gösterilip, görüşü alındıktan sonra görücü gidilir. İlk görüşmeden sonra ailenin yada çevrenin saygınlarından birkaç dünür gider. Kız istemede tekerlemeye dönüşmüş şu sözler kullanılır. “ Yedik içtik, ölçüp biçtik, gelene niye geldin denilmez, Allah’ın emrine hiç karşı gelinmez, bizim buraya gelişimizin bir maksadı vardı, kerimenizi Allah’ın emri peygamberin kavliyle bizim mahduma istemeye geldik. Sen bu işe ne dersin?” Kız babası ya da evin büyüklerinden biri de danışıp görüşmek için zaman ister.
Kimi yörelerde yanıt olumsuz olursa kızın evde kalması için, evin bir yerine çivi çakılarak büyü yoluna baş vurulduğu da görülür. “küçük şerbet” denen söz kesiminde şerbetler içildikten sonra kolye yada altın takılır. Buna “bellilik etme” denir. Başlık kesilir. Ailenin durumu uygunsa “iki başın görülmesi” yoluna gidilir. Başlık alınmaz kız evinin tüm harcamaları nişan ve düğünde alacağı eşya ve takı, erkek evince karşılanır. Kırsal kesimde iki başın görülmesi yanında başlık alındığı da görülmektedir. Başlık kararlaştırıldıktan sonra kız evince konuklara ağız denilen şeker, lokum yada şerbet sunulur. Nişan kimi zaman 2 aile arasında yapılır. Evlerdeki takı ve yüzük takma işlemine “küçük nişan” denir. Ev dışında “okuntu yeri” denen konuklarında çağrıldığı nişanlar merkezlerde salonlarda yapılır. Nişanlılık döneminde bayramlarda geline armağanlar götürülür. Bu genellikle boyalı koçtur. Gelinin anasından yada kendisinden armağan alınmadan koç verilmez. Kiralanan bir okuyucu kadın konu komşuyu düğüne çağırır. Düğünler genellikle perşembe günü başlar, Pazar günü biter.
Düğün evinin belli olması için çatıya bayrak dikilir. Köylerde bayrak direğinin ucuna soğan ve elma takılmaktadır. Kırşehir düğünlerinde davul zurna yanında genellikle köçekte olur. Kadın kılığına girerek keman, saz ve def eşliğinde oynayan erkeğe köçek denirdi. Kentin Bağbaşı mahallesinden tutulan köçeklerle çalgıcılar bir ekip oluşturur. Cuma günü öğleden önce gelin, öğleden sonrada güvey hamamı yapılır. Cumartesi öğle üzeri de kız evi, komşularıyla birlikte düğün evine “hayırlı olsun a” gider, yemek yenir. Düğün evinin erkek konukları da onları izler, davul zurna eşliğinde kız evine gidilir, 2 saat kalınır. Dönüşte gündüz kınası yapılır. Bu törende kına yakılmaz, gelinin yeni giysileri konuklara gösterilir. Köçekler kadınların önünde oynar, gelin bahşiş verir, orada bulunanlarda alınlarına para yapıştırır. Gelin, kınacı kızlara akşam yemeği verdikten sonra akşam kınasına geçilir. Konuklar toplanır. Gece köçeklerin oyunu ile başlar. Gelin yeniden giyinir. Kına bir tepsi içinde kırılırken “kına özenmiyor” diye bir söz atılır. Gelin bahşiş verdikten sonra kına sulandırılır. Önde tefçi kadın, arkada gelin, onun ardından da mumlar, kına tepsisini taşıyan kızlar kına türküleri söyleyerek konukların bulunduğu odaya girer. Gelin kaynanası armağan verdikten sonra avucunu açar ve kınası yakılır.
Eli sarılmadan önce evin bir duvarına basarak iz bırakılır. Sonra konuklara çerez dağıtılır. Tef eşliğinde türküler söylenir, oyunlar oynanır. Kimi yörelerde kına gecesi dağıldıktan sonra ana-kız ağıtı yakılır. Yüzü tülbentle örtülen gelin ortaya oturtulur. Anası kız kardeşleri ve akrabaları “sen bana dert arkadaşıydın, seninle dertleştim. İşlerime şimdi kim bakacak? Hasta olsam sen bakardın bana şimdi kim bakacak?” gibi sözlerle onu ağlatırlar. Aynı gece kız evinin delikanlıları, oğlan evine baskın yapar. Buna “kayın gitme” denir. Masalar kurulur. “dokuz butlu tavuk” istenir, içkiler içilir. Sabaha doğru “dan pilavı” denilen tavuklu pilav yenildikten sonra herkes dağılır. Sabah gelin adayı hazırlanırken gelin bir odaya kapatılır. Yakınlarına “gardaş - emmi dayı yolu” gibi armağanlar alındıktan sonra dışarı çıkılır.
Babası gelini kayınbabasına teslim eder. O da “ yengesi” denen gelinin arkadaşı yada akrabalarından biriyle gelin arabasına bindirilir. Geçmişte atlı araba, fayton yada yalnız atlılardan oluşan gelin alayının yerini günümüzde otobüs ve minibüsler almıştır. Köylerde alay gömütlük, ziyaret yeri gibi kutsal yerlerden geçerek, kentte tüm çevreyi dolaşarak düğün evine gelinir. Arabanın sürücüsü güveyden bahşiş almadan gelinin indirilmesine izin vermez. Güvey gelini koltuğunun altına alarak eve girer. Eşikte cebindeki bozuk paraları ve çerezleri gelinin başına saçar. O akşam komşulardan 5-10 genç “güvey başı” yemeğine çağrılır. Hoca dua okuyarak gelin ve güveyi odalarına götüreceği sırada gençler güveyi bir odaya kapatır. Tavuk baklava gibi armağanlar almadan bırakmazlar. Güvey kurtulunca dini nikah kıyılır.
Yeni Doğan Çocuk Gelenekleri
Köyümüzde genelde çok çocukluluk yaygın değildir. Aileler daha çok erkek çocuk ister. Bu amaçla gelin eve girer girmez kucağına erkek çocuk verilir. Gebelik döneminde erkek çocuk için hazırlık yapılır. Kadının erkek doğurması ona saygınlık yaratır. Kız doğuranlar için kullanılan “oğlan doğurmuş gibi ne yatıyorsun” sözü yörede tekerlemeye dönüşmüştür. Sancılar başlayınca gebeye şerbet içirilir, boyuna ayet yada Kuran takılır. Kırsal kesimlerde genelde doğumlar ebesiz olur. Doğumdan 3 ezan geçtikten sonra bebek gürbüz olsun diye, ailede en iştahlı birinin yardımıyla emzirilir. Aynı amaçla çocuğun boyuna tereyağı sürülür. Yıkanıp kundaklanan bebeğin baş ucuna nazar değmesin, al basmasın diye Muska ve kuran asılır. Yastığı yanına sarımsak soğan ve yumurta konur. Çocuğun rahatlaması için altına elenmiş toprak konur. Sabahleyin çocuk uyanınca büyükler toplanır ad koyma töreni yapılır. Ailenin en yaşlısı çocuğu kucağına alarak kulağına ezan okur. 3 kez adını söyler 40 gün dolmadan dışarı çıkarılmayan bebek kırkından sonra komşulara gezmeye götürülür. Buna “40 kovalama” denir.
Erkek çocuklarında sünnet dönemi 6 haftalıktan başlar. Sünnet düğünü ve kirvelik gelenekleri yaygındır. Kırsal kesimde yemek ve eğlenceyle yapılırken, merkezde fayton yada taksiyle sünnet çocuğu ve arkadaşlarının çevrede gezdirilmesi, hamama götürülmesi gelenekler arasındadır. Ömrünün kısalığı düşüncesiyle çocuk 1 yaşına gelmeden saçı kesilmez. Dişi çıktığında ilkin kimsenin duyup görmemesine çalışılır. Ana evin büyüklerinden birine “şunun dişi çıkmış mı?” diye sorar. O da çocuğun azına bakarak dişinin çıktığını söyler. Armağan verir.
Askerliğe Alınma ve Uğurlama
Kırşehir'de askerliğe alınma dönemi kendine has bir özellik gösterir. Askerliğe alınmayla ilgili "sevk pusulası" nı alan genci önce akrabaları, daha sonra komşuları yemeğe çağırır.
Günlerce süren bu yemeklerden sonra muhabbetler başlar, gence asker harçlığı verilir. Daha önce askere gidenler anılarını anlatır, gencin yapacağı işler söylenir. Eğer askere gideceklerin sayısı birden fazla ise hepsi birden yemeğe çağrılır. Asker adayının uğurlanacağı gün evde bir telaş başlar. Anne ve diğer yakınları yolda yiyeceğini hazırlar ve elbiselerini gözden geçirir. Daha sonra arkadaşları gelir ve genci davul - zurna eşliğinde otobüs terminaline götürürler. Burada davul - zurna ritminde halay çekilir, gence moral verilmeye çalışılır. Anneye asker annesi olması nedeniyle espriler yapılır ve genç herkesle tek tek vedalaşır.
Cenaze Törenleri
Kırşehir ve köylerinde herhangi bir sebeple meydana gelen ölüm olayında camiden, selah. okunarak ölen kişinin kim olduğu duyurulur» Köy ve şehir halkı hangi mevsim olursa olsun, hangi işi yapıyor olursa olsun işleri bırakır, cenaze evinin yakınında bulunan bir komşunun evinden toplanılır. Neler yapılacağı ve nasıl yapılacağı konuşulur. Cenaze sahibi bir köşeye çağrılıp parasal ihtiyacı olup. olmadığı sorulur. İhtiyacı varsa cenaze masrafını karşılayacak kadar para yardımı yapılır (geri ödemek şartıyla). Bu yapılacak işler şunlardır: Beş on kişilik gençlerden oluşan bir gurup ücretsiz olarak mezar kazmakla görevlendirilir. İki kişi çevre il ilçe ve köylere haber vermekle görevlendirilip cenazenin kaldırılacağı yer, tarih ve saati duyurulur. Cenaze sahibinin il dışında yada yurt dışında yakını varsa bu kişi yada kişilerin cenazeye çağrılıp çağrılmayacağı kararı bilir kişilerce kararlaştırılarak cenazenin kaldırılış zamanı ona göre belirlenir. Bu çalışmalar yapılırken cenaze kadınsa kadınlar arasında, erkekse erkekler arasında hazırlığı yapılır. (Kefeni biçilir, boyuna ip tutulur buna boy ipi denir, ayakları bağlanır, gözleri kapatılır). Cenaze hasta , uzun süreli yatalak, trafik kazası yada benzeri şekilde meydana gelmiş ise özel önlemler alınıp cenazenin defnine kadar en iyi şekilde muhafaza edilmesi sağlanır. Cenazenin en yakınları bu hazırlıkları yaparken, eğer köyde ise köy halkı akrabası olanda, olmayanda hiç ayrım yapmaksızın her evde köye gelecek misafirlere bir hazırlık yapılır. Kadınlar evlerde yemek hazırlıkları yaparken erkekler köy girişinde gelen misafirleri karşılayarak evlere götürülür. Her gelen misafirler ayrı ayrı evlerde konuk edilir, yemekleri çayları verilir. Sonra cami hoparlöründen, cenazenin kaldırılacağı anonsu yapılır. Her ev sahibi misafiri ile beraber köy meydanında cenaze namazına katılır. Cenaze yıkanırken başlayıp, mezara defnedilene kadar ölen kişinin varsa çocukları eşi ve yakınları, tarafından ağıtlar yakılır.
Cenaze namazı kılınacak yerin yakınına kadar kadınlar cenazeyi takip eder. Cenaze namazı kılınıp mezara defnedildikten sonra, toplanan cemaat köy meydanında imama Kuran okutturup topluca Allah’tan rahmet dilerler. Çevreden gelen bütün misafirler belli aralıklarla misafir olduğu ev sahibi ile beraber cenaze sahiplerinin yanına varır orada hazır bulunan imama Kuran okutturarak başsağlığı dilerler ve köyden ayrılmak için müsaade isterler. Cenaze sahibi müsaade Allah’tan diyerek misafirleri uğurlamış olur. (gelen misafirler üç-beş dk. oturup kalkmaları gerekir, fazla kalabalık almamaları için). Cenazenin defin işlemi tamamlandıktan sonra komşuların sorumluluğu bitmez. Yaklaşık üç gün cenaze sahiplerine evinde yemek yapılmaz. Yemek işleri komşular tarafından karşılanır. (buna halk arasında ölü evinde duman tütmez denir. Eskiden yemekler odunla pişirildiği için üç gün odun yakılmaz yemek yapılmaz. Duman tüttürülmez adeti devam eder). 3-4 gün geçtikten sonra komşular gelip cenaze sahibine başsağlığı diler ve yapacağı özel işi için müsaade istemiş olur. Böylece köy halkı normal işine başlamış olur. Bu gibi olaylar ve akrabalar, komşular arasında birlik beraberlik ve kaynaşmayı sağlar. Çevre köy il ve ilçelerden gelen eş dost ve misafirler arası görüşmeler tazelenip dostluk ve dayanışmayı güçlendirir. İnsana ölümünden sonra bile saygı gösterme alışkanlığı artar.
Sünnet Geleneği
Sünnet sözcüğü Arapça kökenlidir,"işlek yol" demektir. Daha geniş tanımıyla insanların yaptıkları iyi yada kötü davranışları anlatır. “İslam Ansiklopedisi c 113 İstanbul 1968 s. 254-256” Dilimizde iyi ahlak anlamıyla da kullanılmıştır. “Devellioğlu Ferid, Osmanlıda-Türkçe Ansiklopedik lügat Ankara 1997 s 971” İnsan davranışıyla ilgili bu sözcüğün yaygın bir tanımı da "HZ. Muhammed'in sözleri işleri ve tasvipleri" olarak yapılmaktadır . Gelenek yaşamında bu sözcük "erkeklik organının ucundaki derinin çepe çevre kesilmesi" olarak anlatılır.(Türkçe sözlük T.D.K Ankara 19O7 s 1155) Türk kültüründe çocukla ilgili geleneklerin en katısı sünnet geleneğidir. Bu gelenek İslamlığın kabulünden sonra her dönem ve her toplumda hiç ihmal edilmeden varlığını sürdürmüştür. Bu gelenek o kadar çok yayılmıştır ki hiç bir zaman tartışma konusu olmaz. Her anne - baba bir an önce çocuğunun sünnet olmasını ister. Kırşehir, yerli halkının yanısıra değişik illerden gelip buraya yerleşen insanımızın memleket edindiği, Anadolu’nun ortasında kültürün çok canlı yaşandığı bir ilimizdir. Kırşehir'e dışarıdan gelenlerin şehrin geleneğine katkısı tartışılamaz. Ülkemizdeki sünnet etkinlikleriyle ilkbaharın sonları yaz boyu veya sonbahar başlarında yapılır. Bunun nedeni okul çağındaki çocukların eğitimlerinin aksamasını önlemektir. Sünnet düğününün hafta sonu yapılmasının nedeninde resmi ve özel kuruluşlarda çalışanların mesai dışındaki bu vakitlerde düğünlere katılımını sağlamaktır. Ortalama sünnet olma yası 5-12 olsa da aileler bir an önce çocuklarını sünnet ettirmek isterler. Çocuğun küçük yasta sünnet olması çocuğun bu olayı hatırlamasını önleyeceğinden psikolojik yarar sağlar. Ayrıca bu konuda çocuğun dede ve ninelerinin aceleci davranmaları yaşarken torununun sünnetini görmek istemeleri önemli bir etkendir. Sünnet olacak çocuk ailesinden ve çevresindeki insanlardan güzel ve rahatlatıcı sözler duysa da genelde şaka yollu korkutucu sözler. duyarlar. Örneğin: Sünnette balta kullanılacak sözü çoklukla kullanılır. Ama çocuğu korkutan sözlerin söylenmesi pek hoş görülmez.
Çocuğun ablası, yengesi gibi yakınları tarafından süslenen sünnet odası düğün öncesinde her şeyiyle tamamlanır. Odanın süslenmesinden işlemler renkli bezler, balonlar ve diğer süsüler kullanılır. Ayrıca çocuğun sevdiği oyuncaklarda verilir. Sünnet düğünün mevlit mi okutularak yoksa çalgılı mı olacağı ailenin kararına bağlıdır. Düğün yeri ise ailenin sosyal ve ekonomik yapısıyla ilgilidir. Apartmanda oturanlar ve ev durumu uygun olmayanlara pastane ve lokantayla anlaşabilecekleri gibi genellikle düğün salonuna taşır. Düğün davetiyeleri orijinal ve klasik cümlelerle bastırılabilir. Çocuk sünnet olmadan önce sevdiği arkadaşları ailesinin bir kısmım ve diğer davetlilerden oluşan konvoyda süslenen sünnet arabasıyla en önde olarak gezdirilir. Mevlit okutarak yapılan düğünlerde çocuk Cacabey Camisine götürülür. Takılar davetlinin ekonomik durumuna bağlıdır. Altın, para, giysi takılabileceği gibi çocuğa uygun oyuncaklarda takılabilir. Ancak kirveden değerli bir takı beklenir. Çocuğu sünnet olurken tutan kişiye kirve denir. Çocuğun ileriki yıllarında kirvesine saygılı olması gerektiğinden "ben senin kirvendim" sözü çocuk için ayrı bir anlam taşıyacaktı. Son zamanlarda daha da gelişen tıbbın imkanları kullanılarak da hastanede veya evde sünnet ettirebilir. Ancak çocuğun evde sünnet olması daha çok istenmektedir. Bunun nedeni çocuğun sağlıklı olarak bu dönemin atlatmasını istenmesidir. Buraya kadar anlatılan sünnet geleneğinde farklı uygulamalarla var olan sünnet geleneklerini görelim; Resmi veya özel kuruluşlar sünnet şölenleri düzenlerler. Örneğin Kırşehir Belediye'si gelir düzeyi düşük ailelerin sünnet çağındaki çocuklarını ücretsiz sünnet ettirmiştir. Ayrıca bir özel kuruluşun patronu çalışanlarının sünnet çağındaki çocuklarını sünnet giderlerini üstlenerek jest yapabilir. Kırşehir'e özgü bir gelenek vardır ki son anlarını yaşamaktadır. Genellikle kırsal kesimde gelir düzeyi düşük yerlerde "apt. al "adı verilen insanların davul zurna ile yerleşim yerlerine geldiklerinde yapılan sünnetlerdir. Bu "aptal sünnetçiler" cüzi miktarda ücret ile bum işi yaparlar. Sakin ve törensiz biçimde gelenek yaşamını sürdürmektedir. Çocuk için erkekliğe ilk adım ve bir statü kabul edilen sünnet halkımızın çoğu tarafından Türklük-İslamlık simgesi olarak görülmektedir .Türk toplumunun geleneksel yaşamından cok katı ve değişmez biçimde var olan sünnet geleneğine ailelerin olanaklarını zorlayarak da olsa yapılan düğünlerle katılımı Türklerin buna verdiği önemi gösterir. Bu araştırma kaynak kişilerden bilgi alma ve katılımlı gözlem yöntemiyle yapılmıştır. Ayrıca araştırma amacı güdülmeden çekilmiş fotoğraf video kayıtları da değerlendirilmeye alınmıştır.
YEREL İNANIŞLAR
1.Küçük çocuk sürekli ağlarsa babasının başını yiyeceği (babası öleceği) düşünülür ve dört yol ağzına götürülüp babasının ayakkabılarıyla çocuğun ağzına üç kez vurulur.
2.Ölünün eti kemiğinden rahat ayrılsın diye kazma güpürtüsü yemeği verilir. Kişinin öldükten sonra ruhunun 1 hafta evinde dolaştığı söylenir. Kontrol amacıyla.
3.Ölü rüyaya fazla girerse soğan doğranıp dama atılır. Üç külfü bir elham okunur.(Ölünün evine değil rüyayı gören kişinin evine atılır.)
4.Ayakkabı çıkartıldığında ters dönerse sahibinin öleceğine inanılır.
5.Rüyada ölü görmek, diri görmekle yorumlanır.
6.Resmin olduğu yerde namaz kılınmaz.
7.Ölünün elbiseleri abdestli, namazlı fakir birisine verilir.
8.İki mezar arasına yatılırsa cin çarpmaz. Rastgele atılırsa cin çarpar.
9.Mezara toprak atarken kürek günahı diğerine geçmesin diye elden ele verilmez.
10.Mezarın yanından geçerken üç külfü bir elham okunur ve imrenmeyin bizlere, bizde döneceğiz sizlere denir.
11.Aynanın kırılması uğursuzluk sayılır.
12.Aynaya erken bakıldığında geç evlenilir inancı vardır.
13.Ezan okunurken ayak ayak üstüne atılması günah olur.
14.Köpeğin uluması uğursuz sayılır. Köpek o evden uzaklaştırılır.
15.Ölü defnedilinceye kadar çamaşır yıkanmaz, temizlik yapılmaz,
16.Cenaze kalkınca evdeki tüm sular dökülür.
17.Geri dönsün diye gurbete gidenin arkasından su dökülür.
18.Namaz kılınırken önünden geçenin namazı bozmaması için namaz kılanın önüne sütre konulur.
19.Evde yılan devamlı bulunursa evin acabı sayılır ve bu yılana dokunulmaz.
20.Eğer yılan tehlikeli ve gelip geçici ise “Çoluğum çocuğum senden korkuyor evi terk et” denir ve üç külfü bir elham okunur.
21.Eğer yılan yakılıp suya atılırsa yağmurun çok olacağına inanılır.
22.Kurtlar uluduğunda Allahın onlara bir kemik gönderip onların karnını doyurduğuna inanılır.
23.İnek ilk doğum yaptığında sütün yarısı çeşmeye, akan suya dökülür sütü bol olsun diye. Yarısı da pişirilip içilir.
24.İnek sağdırmazsa, huysuzluk yaparsa, göz değdiğine inanılır ve üç parça tuz alınır tuz çevrilir. (Üç külfü, bir elham okunur. Tuz ineğin ve sütün üstünde çevrilir.)
25.Bir kişinin önünden kedi geçerse uğursuzluk geleceğine inanılır ve üç gün beklenir.
26.Ötün bir baykuşun uğursuzluk getireceğine inanılır ve yanan odun arkasından atılır ve kovulur.
27.Birisinin önünden geçerken tavşan geçerse uğursuzluk sayılır. Tilki geçerse uğur sayılır. (Tavşan, çakal hayvan olarak addedilir.)
28.İmam nikahı kıyılırken birisi duyarda çakıyı kapatır veya ipi bağlarsa, damadın erkekliği bağlanmış olur.
29.İmam nikahı kıyılırken nikahta bulunanlardan birisi yüzüğünü çıkartıp takarsa nikahı bozulur.
30.İmam nikahı kıyılırken dolap kapakları açılıp kapanmak. Açılıp kapandığı takdirde erkekliğin bağlanacağına inanılır.
31.Eve karga konarsa iyi haber geleceğine inanılır.
32.Leylek öldürmek günah sayılır.
33.Leyleği ilk gören başı ağrımasın diye yanan ateşe besmele ile su dökülür. Ateş yanan yerde ateşin etrafına şeytan, peri ve cinlerin toplandığına inanılır.
34.Ocak başına yatılıp uyunursa cin çarpacağına inanılır. Yatarken besmele çekilir.
35.Küçük çocuklar ateşe oynarsa altını ıslatılır.
36.Çörtenin altından geçersen cin çarpar.
37.Ateşi toprakla örtersen iyi olur.
38.Küllüğe yatılmaz.
39.Gece kucağında küçük çocukla küllükten veya çeşmenin ayağından geçilmez. Geçilirse cin çarpacağına inanılır. Cin çarpmasın diye koynuna ekmek parçası konur ve üç külfü bir elham okunur.
40.Ulu ağaç olduğu için geceleri cevizin altından geçilmez. Geçilirse cin çarpacağına inanılır.
41.Tarlada cinsi münasebete girilmez. Girilirse bereketsiz olacağına inanılır. Ağaçların altında ve pınarın başında yatılmız. Yatılırsa cin çarpacağına inanılır.
42.Ekin biçmeye gidenlerin abdestli ve besmele ile gitmesi bereketli olacağına inanılır.
43.Narı dökmeden yenilirse cennete gidileceğine inanılır.
44,Koyunun kuzulama ve ineğin buzağılama mevsiminde uğursuzluk oluir doiye dışarıya maya ve yün verilmez.
45.Hamile kadınların yedi evden bez parçası alınırsa elbise yapılırsa erkek çocuğu olacağına inanılır.
46.Su kabağının çok olduğu yerde ölümün çok olacağına inanılır.
47.Buğday, sebze çok çıkarsa “Birinin başını mı yiyecek?” diye söylenir.
48.Kız çocuğu dişediğinde yavru dişi olsun diye ineğin altına atılır.
49.Kolların kavuşturulması sıkıntıya düşeceğine işarettir.
50.Damağın takırdatılması fakirliğe işarettir.
51.Dilenciye öbür dünyada kapsız kalınmaması için kendi kabıyla hayır verilir. Sağ elle verilir.
52.Kıbleye doğru ayağını uzatarak yatılırsa günah olur.
53.Kulak ve göz yanarsa hakkında dedikodu yapıldığına inanılır.
54.Akşam tırnak kesilirse uğursuzluk olacağına inanılır.
55.Akşam sakız çiğnenirse ölü eti çiğnendiğine inanılır.
56.Rüyada çorap giyersen, ip alırsan yola gitmek olarak yorumlanır.
57.Kesilen saç yere atılırsa başın ağrıyacağına inanılır.
58.Saç yıkandığında ölen çocuğun burnuna kokar diye yalanmaz.
59.Bayanlarda saçın uzun olması sevap sayılır.
60.Hamile kadın aşerdiği sırada kime bakarsa ona benzer.
61.Kan taşının kanı keseceğine inanılır.
62.Çocuğa nazar değdiğinde uyutmadan zağ çevrilirse kurtulacağına inanılır. (Zağ çevrildiğinde çocuğun göğsü yıkanır. Birazda içirilir. Kalan suda köpeğe dökülür.
63.Köpek titrerse hastalığın köpeğe geçtiğine inanılır.)
64.Sağ gözün seğirmesi iyi sayılmaz.
65.Yıldız kaydığında birisinin öleceğine inanılır.
66.İkindi ile akşam arasında yemek yiyenin nasibinin kıt olacağına inanılır.
67.Kırklı kadın gece evinden dışarıya çıkmaz.
68.Kırklı bebeğin yastığının altına kuran konulur.
69.Kırklı kadına al basmasın diye al yağlık bağlanır.
70.Kırkı çıkmadan cinsel münasebette bulunmak günah sayılır.
71.Gece gündüz loğusa yalnız bırakılmaz. Bırakılırsa al basacağına inanılır.
72.Çocuğun kırkı çıkana kadar yanına pek insan almazlar.
73.Çocuğu ölüp de ziyarete gelen kadınları ziyarete almazlar.
74.Çocuğu hiç olmayanlar ziyarete alınır.
75.Eğer ziyaretçi kadın eteğini çırparsa doğuracağı, çocuğun ölmeyeceğine inanılır.
76.Loğusa bayanlar birbirleriyle karşılaşırlarsa birbirlerine iğne verirler. İğne yoksa karşılaşmamaya çalışırlar.
77.Loğusa kadının yanına kedi köpek alınmaz.
78.Kırklı çocuk yalnız bırakılacağında yanına cin çarpmasın diye kuran veya ekmek konur.
79.Loğusanın evinin önünden çocuk ölür diye gelin alayı geçirilmez.
80.Küçük çocuklar hastalanmasın diye cenaze giderken kapıya çıkartılır.
81.Kırkı çıkartılmamış kadının yanına un, et getirilmez.
82.Kırkı çıkmamış kadının başına ışık yakılır.
83.Cenazesi olan arife gününden başlamak suretiyle bayram çıkıncaya kadar evde dikiş dikmez.
84.Arife ve bayram günü gün ağarmadan çeşmeden su getirilir. Zemzem suyu olduğuna inanılır. Onunla banyo yapılır, abdest alınır. Eve serpilir.
85.Çeşmeden o suyun üç gün aktığına inanılır. Bayramlaşmaya gelen kişilere o sudan ikram edilir.
86.Kurban bayramında saç, sakal tıraşı olmak günah sayılır.
87.Kurban bayramında hiçbir canlı öldürülmez.
88.Geceleyin kaynar su dökülmez. Cin çarpacağına inanılır. Dökülse de besmele ile dökülür.
89.Gece cin çarpar diye çeşmeye gidilmez.
90.Gece komşudan soğan ve sarımsak alınıp, verilmez. Ölüm olacağına inanılır.
91.Dilenciye evin tadı kaçar diye şeker hayır olarak verilmez.
92.Gece evde ıslık çalmak günah sayılır.
93.Gece evden tuz verilmez.
94.Akşam kapı süpürülmez evin bereketi gider diye.
95.Kapı eşiğinde oturmanın uğursuzluk getireceğine inanılır.
96.Hamile kadın evin eşiğine oturursa doğacak çocuğunun boğazına eş dolanacağına inanılır.
97.Süpürgenin üstüne oturulursa dedikodu olacağına inanılır. Sacda ilk pişen ekmek yenilmez. Köpeğe atılır. Yenilirse eşi öleceğine inanılır.
98.Ekmek kırıntılarının çöpe atılması günah sayılır.
99.Gurbete giden kişiye dürüm ısırtılır ve kalanı sandığı konur. Gelinceye kadar bekletilir.
100. Kişinin üzerinde dikiş dikilmez. Aklı dikileceğine inanılır. Ağzına çöp verilir.
101.Ekmek nasip kesilir diye bıçakla kesilmez.
102.Yemek yerken besmele çekilir. Çekilmediği takdirde karın doymaz. Yenilenin şeytan tarafından yenildiğine inanılır.
103.Evin temeli sağlam olsun diye kurban kesilir.
104.Gelin olacak kızın yatağına bahtı kara olur diye siyah yün konulmaz.
105.Evin içerisi temiz olmazsa şeytanların geleceğine inanılır.
106.Duvar dibinde şeytan olur diye duvar dibinde yatılmaz.
107.Dolunun kesilmesi için ilk çocuk tarafından ben ananın ilkiyim diyerek bıçak atılır.
108.Hayvan kafatası yazılarak suya atılırsa yağmur yağacağına inanılır.
109.Nisan yağmurunun bereketli ve iyi olduğuna inanılır.
110.Gökkuşağının altından erkek geçerse kadın olur. Kadın geçerse erkek olacağına inanılır.
111.Gök gürlediğinde kelime-i şahadet getirilir.
112.Salı günü ilk defa yapılacak işler yapılmaz.
113.Cuma günü çamaşır yıkanmaz.
114.Cuma günü uzun süreli komşu gezmesine gidilmez. Dilenci beklenir.
115.Kadının erkeğin önünden geçmesi uğursuzluk sayılır.
116.Ava giden erkeğin tüfeği kadın eline alırsa tüfeğin vurmayacağına inanılır.
117.Çocukların saçı aklı başında birine kestirilir ve bahşiş verilir.
118.Küçük erkek çocuğu gelinin yatağında yuvarlanır. Gelinin erkek çocuğu olsun diye.
119.Köpek yuvarlanırsa, tavuklar kendi aralarında konuşursa misafir geleceğine inanılır.
120.Yürüyen çocuk emeklerse eve misafir geleceğine inanılır.
121.Avcı av yapamadan (avlanamadan) eve gelirse teneke çalınır. (oh olsun anlamında)
122.Rüyada bit öldürürsen evdeki malın ölür.
123.Kepçeyle yemek yersen nişanın bozulur.
124.Yemek yerken kazan dibi yalanırsa kar yağacağına inanılır.
125.Kız çocuk çok olup da erkek çocuğu olmayanlar ilk erkek çocuğuna eski elbise giydirir. Nazar değmesin diye.
Kaynakça : Sabit Kaya
Evlendirme Gelenekleri
Yöre evlenmelerinde görücülük, başlık, gelinlik etme, çokeşlilik gibi geleneksel yöntemler geçerlidir. “gelinlik etmede” yeni gelinler belirli bir süre büyüklerinin yanında konuşmaz, kaş göz işaretleriyle yada fısıldayarak anlaşırlar, sofraya oturmazlar. Merkezlerde bırakılan bu gelenek kırsal kesimlerde geçerliliğini korumaktadır. Gelin belli bir süre doğurmazsa (1-2 yıl) kocası yeniden evlenmeye hak kazanır. Özellikle kırsal kesimlerde doğal olan bu durumlarda gelinde görümcelere katılır. Kocasına yeni bir eş arar. Yakın köylerden beğenilen 14-15 yaşlarındaki yeni eşe “ferik” denir. Evlenme çağında oğlu olanlar için nişan, düğün törenleri, hamamlar kız beğenilecek yer arasındadır. Mucur’da ise bu amaçla ilkbahar, yaz aylarında “köme” denilen kır gezisine çıkılır. Buralarda beğenilen kızlar, bir bahaneyle oğlana da gösterilip, görüşü alındıktan sonra görücü gidilir. İlk görüşmeden sonra ailenin yada çevrenin saygınlarından birkaç dünür gider. Kız istemede tekerlemeye dönüşmüş şu sözler kullanılır. “ Yedik içtik, ölçüp biçtik, gelene niye geldin denilmez, Allah’ın emrine hiç karşı gelinmez, bizim buraya gelişimizin bir maksadı vardı, kerimenizi Allah’ın emri peygamberin kavliyle bizim mahduma istemeye geldik. Sen bu işe ne dersin?” Kız babası ya da evin büyüklerinden biri de danışıp görüşmek için zaman ister.
Kimi yörelerde yanıt olumsuz olursa kızın evde kalması için, evin bir yerine çivi çakılarak büyü yoluna baş vurulduğu da görülür. “küçük şerbet” denen söz kesiminde şerbetler içildikten sonra kolye yada altın takılır. Buna “bellilik etme” denir. Başlık kesilir. Ailenin durumu uygunsa “iki başın görülmesi” yoluna gidilir. Başlık alınmaz kız evinin tüm harcamaları nişan ve düğünde alacağı eşya ve takı, erkek evince karşılanır. Kırsal kesimde iki başın görülmesi yanında başlık alındığı da görülmektedir. Başlık kararlaştırıldıktan sonra kız evince konuklara ağız denilen şeker, lokum yada şerbet sunulur. Nişan kimi zaman 2 aile arasında yapılır. Evlerdeki takı ve yüzük takma işlemine “küçük nişan” denir. Ev dışında “okuntu yeri” denen konuklarında çağrıldığı nişanlar merkezlerde salonlarda yapılır. Nişanlılık döneminde bayramlarda geline armağanlar götürülür. Bu genellikle boyalı koçtur. Gelinin anasından yada kendisinden armağan alınmadan koç verilmez. Kiralanan bir okuyucu kadın konu komşuyu düğüne çağırır. Düğünler genellikle perşembe günü başlar, Pazar günü biter.
Düğün evinin belli olması için çatıya bayrak dikilir. Köylerde bayrak direğinin ucuna soğan ve elma takılmaktadır. Kırşehir düğünlerinde davul zurna yanında genellikle köçekte olur. Kadın kılığına girerek keman, saz ve def eşliğinde oynayan erkeğe köçek denirdi. Kentin Bağbaşı mahallesinden tutulan köçeklerle çalgıcılar bir ekip oluşturur. Cuma günü öğleden önce gelin, öğleden sonrada güvey hamamı yapılır. Cumartesi öğle üzeri de kız evi, komşularıyla birlikte düğün evine “hayırlı olsun a” gider, yemek yenir. Düğün evinin erkek konukları da onları izler, davul zurna eşliğinde kız evine gidilir, 2 saat kalınır. Dönüşte gündüz kınası yapılır. Bu törende kına yakılmaz, gelinin yeni giysileri konuklara gösterilir. Köçekler kadınların önünde oynar, gelin bahşiş verir, orada bulunanlarda alınlarına para yapıştırır. Gelin, kınacı kızlara akşam yemeği verdikten sonra akşam kınasına geçilir. Konuklar toplanır. Gece köçeklerin oyunu ile başlar. Gelin yeniden giyinir. Kına bir tepsi içinde kırılırken “kına özenmiyor” diye bir söz atılır. Gelin bahşiş verdikten sonra kına sulandırılır. Önde tefçi kadın, arkada gelin, onun ardından da mumlar, kına tepsisini taşıyan kızlar kına türküleri söyleyerek konukların bulunduğu odaya girer. Gelin kaynanası armağan verdikten sonra avucunu açar ve kınası yakılır.
Eli sarılmadan önce evin bir duvarına basarak iz bırakılır. Sonra konuklara çerez dağıtılır. Tef eşliğinde türküler söylenir, oyunlar oynanır. Kimi yörelerde kına gecesi dağıldıktan sonra ana-kız ağıtı yakılır. Yüzü tülbentle örtülen gelin ortaya oturtulur. Anası kız kardeşleri ve akrabaları “sen bana dert arkadaşıydın, seninle dertleştim. İşlerime şimdi kim bakacak? Hasta olsam sen bakardın bana şimdi kim bakacak?” gibi sözlerle onu ağlatırlar. Aynı gece kız evinin delikanlıları, oğlan evine baskın yapar. Buna “kayın gitme” denir. Masalar kurulur. “dokuz butlu tavuk” istenir, içkiler içilir. Sabaha doğru “dan pilavı” denilen tavuklu pilav yenildikten sonra herkes dağılır. Sabah gelin adayı hazırlanırken gelin bir odaya kapatılır. Yakınlarına “gardaş - emmi dayı yolu” gibi armağanlar alındıktan sonra dışarı çıkılır.
Babası gelini kayınbabasına teslim eder. O da “ yengesi” denen gelinin arkadaşı yada akrabalarından biriyle gelin arabasına bindirilir. Geçmişte atlı araba, fayton yada yalnız atlılardan oluşan gelin alayının yerini günümüzde otobüs ve minibüsler almıştır. Köylerde alay gömütlük, ziyaret yeri gibi kutsal yerlerden geçerek, kentte tüm çevreyi dolaşarak düğün evine gelinir. Arabanın sürücüsü güveyden bahşiş almadan gelinin indirilmesine izin vermez. Güvey gelini koltuğunun altına alarak eve girer. Eşikte cebindeki bozuk paraları ve çerezleri gelinin başına saçar. O akşam komşulardan 5-10 genç “güvey başı” yemeğine çağrılır. Hoca dua okuyarak gelin ve güveyi odalarına götüreceği sırada gençler güveyi bir odaya kapatır. Tavuk baklava gibi armağanlar almadan bırakmazlar. Güvey kurtulunca dini nikah kıyılır.
Yeni Doğan Çocuk Gelenekleri
Köyümüzde genelde çok çocukluluk yaygın değildir. Aileler daha çok erkek çocuk ister. Bu amaçla gelin eve girer girmez kucağına erkek çocuk verilir. Gebelik döneminde erkek çocuk için hazırlık yapılır. Kadının erkek doğurması ona saygınlık yaratır. Kız doğuranlar için kullanılan “oğlan doğurmuş gibi ne yatıyorsun” sözü yörede tekerlemeye dönüşmüştür. Sancılar başlayınca gebeye şerbet içirilir, boyuna ayet yada Kuran takılır. Kırsal kesimlerde genelde doğumlar ebesiz olur. Doğumdan 3 ezan geçtikten sonra bebek gürbüz olsun diye, ailede en iştahlı birinin yardımıyla emzirilir. Aynı amaçla çocuğun boyuna tereyağı sürülür. Yıkanıp kundaklanan bebeğin baş ucuna nazar değmesin, al basmasın diye Muska ve kuran asılır. Yastığı yanına sarımsak soğan ve yumurta konur. Çocuğun rahatlaması için altına elenmiş toprak konur. Sabahleyin çocuk uyanınca büyükler toplanır ad koyma töreni yapılır. Ailenin en yaşlısı çocuğu kucağına alarak kulağına ezan okur. 3 kez adını söyler 40 gün dolmadan dışarı çıkarılmayan bebek kırkından sonra komşulara gezmeye götürülür. Buna “40 kovalama” denir.
Erkek çocuklarında sünnet dönemi 6 haftalıktan başlar. Sünnet düğünü ve kirvelik gelenekleri yaygındır. Kırsal kesimde yemek ve eğlenceyle yapılırken, merkezde fayton yada taksiyle sünnet çocuğu ve arkadaşlarının çevrede gezdirilmesi, hamama götürülmesi gelenekler arasındadır. Ömrünün kısalığı düşüncesiyle çocuk 1 yaşına gelmeden saçı kesilmez. Dişi çıktığında ilkin kimsenin duyup görmemesine çalışılır. Ana evin büyüklerinden birine “şunun dişi çıkmış mı?” diye sorar. O da çocuğun azına bakarak dişinin çıktığını söyler. Armağan verir.
Askerliğe Alınma ve Uğurlama
Kırşehir'de askerliğe alınma dönemi kendine has bir özellik gösterir. Askerliğe alınmayla ilgili "sevk pusulası" nı alan genci önce akrabaları, daha sonra komşuları yemeğe çağırır.
Günlerce süren bu yemeklerden sonra muhabbetler başlar, gence asker harçlığı verilir. Daha önce askere gidenler anılarını anlatır, gencin yapacağı işler söylenir. Eğer askere gideceklerin sayısı birden fazla ise hepsi birden yemeğe çağrılır. Asker adayının uğurlanacağı gün evde bir telaş başlar. Anne ve diğer yakınları yolda yiyeceğini hazırlar ve elbiselerini gözden geçirir. Daha sonra arkadaşları gelir ve genci davul - zurna eşliğinde otobüs terminaline götürürler. Burada davul - zurna ritminde halay çekilir, gence moral verilmeye çalışılır. Anneye asker annesi olması nedeniyle espriler yapılır ve genç herkesle tek tek vedalaşır.
Cenaze Törenleri
Kırşehir ve köylerinde herhangi bir sebeple meydana gelen ölüm olayında camiden, selah. okunarak ölen kişinin kim olduğu duyurulur» Köy ve şehir halkı hangi mevsim olursa olsun, hangi işi yapıyor olursa olsun işleri bırakır, cenaze evinin yakınında bulunan bir komşunun evinden toplanılır. Neler yapılacağı ve nasıl yapılacağı konuşulur. Cenaze sahibi bir köşeye çağrılıp parasal ihtiyacı olup. olmadığı sorulur. İhtiyacı varsa cenaze masrafını karşılayacak kadar para yardımı yapılır (geri ödemek şartıyla). Bu yapılacak işler şunlardır: Beş on kişilik gençlerden oluşan bir gurup ücretsiz olarak mezar kazmakla görevlendirilir. İki kişi çevre il ilçe ve köylere haber vermekle görevlendirilip cenazenin kaldırılacağı yer, tarih ve saati duyurulur. Cenaze sahibinin il dışında yada yurt dışında yakını varsa bu kişi yada kişilerin cenazeye çağrılıp çağrılmayacağı kararı bilir kişilerce kararlaştırılarak cenazenin kaldırılış zamanı ona göre belirlenir. Bu çalışmalar yapılırken cenaze kadınsa kadınlar arasında, erkekse erkekler arasında hazırlığı yapılır. (Kefeni biçilir, boyuna ip tutulur buna boy ipi denir, ayakları bağlanır, gözleri kapatılır). Cenaze hasta , uzun süreli yatalak, trafik kazası yada benzeri şekilde meydana gelmiş ise özel önlemler alınıp cenazenin defnine kadar en iyi şekilde muhafaza edilmesi sağlanır. Cenazenin en yakınları bu hazırlıkları yaparken, eğer köyde ise köy halkı akrabası olanda, olmayanda hiç ayrım yapmaksızın her evde köye gelecek misafirlere bir hazırlık yapılır. Kadınlar evlerde yemek hazırlıkları yaparken erkekler köy girişinde gelen misafirleri karşılayarak evlere götürülür. Her gelen misafirler ayrı ayrı evlerde konuk edilir, yemekleri çayları verilir. Sonra cami hoparlöründen, cenazenin kaldırılacağı anonsu yapılır. Her ev sahibi misafiri ile beraber köy meydanında cenaze namazına katılır. Cenaze yıkanırken başlayıp, mezara defnedilene kadar ölen kişinin varsa çocukları eşi ve yakınları, tarafından ağıtlar yakılır.
Cenaze namazı kılınacak yerin yakınına kadar kadınlar cenazeyi takip eder. Cenaze namazı kılınıp mezara defnedildikten sonra, toplanan cemaat köy meydanında imama Kuran okutturup topluca Allah’tan rahmet dilerler. Çevreden gelen bütün misafirler belli aralıklarla misafir olduğu ev sahibi ile beraber cenaze sahiplerinin yanına varır orada hazır bulunan imama Kuran okutturarak başsağlığı dilerler ve köyden ayrılmak için müsaade isterler. Cenaze sahibi müsaade Allah’tan diyerek misafirleri uğurlamış olur. (gelen misafirler üç-beş dk. oturup kalkmaları gerekir, fazla kalabalık almamaları için). Cenazenin defin işlemi tamamlandıktan sonra komşuların sorumluluğu bitmez. Yaklaşık üç gün cenaze sahiplerine evinde yemek yapılmaz. Yemek işleri komşular tarafından karşılanır. (buna halk arasında ölü evinde duman tütmez denir. Eskiden yemekler odunla pişirildiği için üç gün odun yakılmaz yemek yapılmaz. Duman tüttürülmez adeti devam eder). 3-4 gün geçtikten sonra komşular gelip cenaze sahibine başsağlığı diler ve yapacağı özel işi için müsaade istemiş olur. Böylece köy halkı normal işine başlamış olur. Bu gibi olaylar ve akrabalar, komşular arasında birlik beraberlik ve kaynaşmayı sağlar. Çevre köy il ve ilçelerden gelen eş dost ve misafirler arası görüşmeler tazelenip dostluk ve dayanışmayı güçlendirir. İnsana ölümünden sonra bile saygı gösterme alışkanlığı artar.
Sünnet Geleneği
Sünnet sözcüğü Arapça kökenlidir,"işlek yol" demektir. Daha geniş tanımıyla insanların yaptıkları iyi yada kötü davranışları anlatır. “İslam Ansiklopedisi c 113 İstanbul 1968 s. 254-256” Dilimizde iyi ahlak anlamıyla da kullanılmıştır. “Devellioğlu Ferid, Osmanlıda-Türkçe Ansiklopedik lügat Ankara 1997 s 971” İnsan davranışıyla ilgili bu sözcüğün yaygın bir tanımı da "HZ. Muhammed'in sözleri işleri ve tasvipleri" olarak yapılmaktadır . Gelenek yaşamında bu sözcük "erkeklik organının ucundaki derinin çepe çevre kesilmesi" olarak anlatılır.(Türkçe sözlük T.D.K Ankara 19O7 s 1155) Türk kültüründe çocukla ilgili geleneklerin en katısı sünnet geleneğidir. Bu gelenek İslamlığın kabulünden sonra her dönem ve her toplumda hiç ihmal edilmeden varlığını sürdürmüştür. Bu gelenek o kadar çok yayılmıştır ki hiç bir zaman tartışma konusu olmaz. Her anne - baba bir an önce çocuğunun sünnet olmasını ister. Kırşehir, yerli halkının yanısıra değişik illerden gelip buraya yerleşen insanımızın memleket edindiği, Anadolu’nun ortasında kültürün çok canlı yaşandığı bir ilimizdir. Kırşehir'e dışarıdan gelenlerin şehrin geleneğine katkısı tartışılamaz. Ülkemizdeki sünnet etkinlikleriyle ilkbaharın sonları yaz boyu veya sonbahar başlarında yapılır. Bunun nedeni okul çağındaki çocukların eğitimlerinin aksamasını önlemektir. Sünnet düğününün hafta sonu yapılmasının nedeninde resmi ve özel kuruluşlarda çalışanların mesai dışındaki bu vakitlerde düğünlere katılımını sağlamaktır. Ortalama sünnet olma yası 5-12 olsa da aileler bir an önce çocuklarını sünnet ettirmek isterler. Çocuğun küçük yasta sünnet olması çocuğun bu olayı hatırlamasını önleyeceğinden psikolojik yarar sağlar. Ayrıca bu konuda çocuğun dede ve ninelerinin aceleci davranmaları yaşarken torununun sünnetini görmek istemeleri önemli bir etkendir. Sünnet olacak çocuk ailesinden ve çevresindeki insanlardan güzel ve rahatlatıcı sözler duysa da genelde şaka yollu korkutucu sözler. duyarlar. Örneğin: Sünnette balta kullanılacak sözü çoklukla kullanılır. Ama çocuğu korkutan sözlerin söylenmesi pek hoş görülmez.
Çocuğun ablası, yengesi gibi yakınları tarafından süslenen sünnet odası düğün öncesinde her şeyiyle tamamlanır. Odanın süslenmesinden işlemler renkli bezler, balonlar ve diğer süsüler kullanılır. Ayrıca çocuğun sevdiği oyuncaklarda verilir. Sünnet düğünün mevlit mi okutularak yoksa çalgılı mı olacağı ailenin kararına bağlıdır. Düğün yeri ise ailenin sosyal ve ekonomik yapısıyla ilgilidir. Apartmanda oturanlar ve ev durumu uygun olmayanlara pastane ve lokantayla anlaşabilecekleri gibi genellikle düğün salonuna taşır. Düğün davetiyeleri orijinal ve klasik cümlelerle bastırılabilir. Çocuk sünnet olmadan önce sevdiği arkadaşları ailesinin bir kısmım ve diğer davetlilerden oluşan konvoyda süslenen sünnet arabasıyla en önde olarak gezdirilir. Mevlit okutarak yapılan düğünlerde çocuk Cacabey Camisine götürülür. Takılar davetlinin ekonomik durumuna bağlıdır. Altın, para, giysi takılabileceği gibi çocuğa uygun oyuncaklarda takılabilir. Ancak kirveden değerli bir takı beklenir. Çocuğu sünnet olurken tutan kişiye kirve denir. Çocuğun ileriki yıllarında kirvesine saygılı olması gerektiğinden "ben senin kirvendim" sözü çocuk için ayrı bir anlam taşıyacaktı. Son zamanlarda daha da gelişen tıbbın imkanları kullanılarak da hastanede veya evde sünnet ettirebilir. Ancak çocuğun evde sünnet olması daha çok istenmektedir. Bunun nedeni çocuğun sağlıklı olarak bu dönemin atlatmasını istenmesidir. Buraya kadar anlatılan sünnet geleneğinde farklı uygulamalarla var olan sünnet geleneklerini görelim; Resmi veya özel kuruluşlar sünnet şölenleri düzenlerler. Örneğin Kırşehir Belediye'si gelir düzeyi düşük ailelerin sünnet çağındaki çocuklarını ücretsiz sünnet ettirmiştir. Ayrıca bir özel kuruluşun patronu çalışanlarının sünnet çağındaki çocuklarını sünnet giderlerini üstlenerek jest yapabilir. Kırşehir'e özgü bir gelenek vardır ki son anlarını yaşamaktadır. Genellikle kırsal kesimde gelir düzeyi düşük yerlerde "apt. al "adı verilen insanların davul zurna ile yerleşim yerlerine geldiklerinde yapılan sünnetlerdir. Bu "aptal sünnetçiler" cüzi miktarda ücret ile bum işi yaparlar. Sakin ve törensiz biçimde gelenek yaşamını sürdürmektedir. Çocuk için erkekliğe ilk adım ve bir statü kabul edilen sünnet halkımızın çoğu tarafından Türklük-İslamlık simgesi olarak görülmektedir .Türk toplumunun geleneksel yaşamından cok katı ve değişmez biçimde var olan sünnet geleneğine ailelerin olanaklarını zorlayarak da olsa yapılan düğünlerle katılımı Türklerin buna verdiği önemi gösterir. Bu araştırma kaynak kişilerden bilgi alma ve katılımlı gözlem yöntemiyle yapılmıştır. Ayrıca araştırma amacı güdülmeden çekilmiş fotoğraf video kayıtları da değerlendirilmeye alınmıştır.
YEREL İNANIŞLAR
1.Küçük çocuk sürekli ağlarsa babasının başını yiyeceği (babası öleceği) düşünülür ve dört yol ağzına götürülüp babasının ayakkabılarıyla çocuğun ağzına üç kez vurulur.
2.Ölünün eti kemiğinden rahat ayrılsın diye kazma güpürtüsü yemeği verilir. Kişinin öldükten sonra ruhunun 1 hafta evinde dolaştığı söylenir. Kontrol amacıyla.
3.Ölü rüyaya fazla girerse soğan doğranıp dama atılır. Üç külfü bir elham okunur.(Ölünün evine değil rüyayı gören kişinin evine atılır.)
4.Ayakkabı çıkartıldığında ters dönerse sahibinin öleceğine inanılır.
5.Rüyada ölü görmek, diri görmekle yorumlanır.
6.Resmin olduğu yerde namaz kılınmaz.
7.Ölünün elbiseleri abdestli, namazlı fakir birisine verilir.
8.İki mezar arasına yatılırsa cin çarpmaz. Rastgele atılırsa cin çarpar.
9.Mezara toprak atarken kürek günahı diğerine geçmesin diye elden ele verilmez.
10.Mezarın yanından geçerken üç külfü bir elham okunur ve imrenmeyin bizlere, bizde döneceğiz sizlere denir.
11.Aynanın kırılması uğursuzluk sayılır.
12.Aynaya erken bakıldığında geç evlenilir inancı vardır.
13.Ezan okunurken ayak ayak üstüne atılması günah olur.
14.Köpeğin uluması uğursuz sayılır. Köpek o evden uzaklaştırılır.
15.Ölü defnedilinceye kadar çamaşır yıkanmaz, temizlik yapılmaz,
16.Cenaze kalkınca evdeki tüm sular dökülür.
17.Geri dönsün diye gurbete gidenin arkasından su dökülür.
18.Namaz kılınırken önünden geçenin namazı bozmaması için namaz kılanın önüne sütre konulur.
19.Evde yılan devamlı bulunursa evin acabı sayılır ve bu yılana dokunulmaz.
20.Eğer yılan tehlikeli ve gelip geçici ise “Çoluğum çocuğum senden korkuyor evi terk et” denir ve üç külfü bir elham okunur.
21.Eğer yılan yakılıp suya atılırsa yağmurun çok olacağına inanılır.
22.Kurtlar uluduğunda Allahın onlara bir kemik gönderip onların karnını doyurduğuna inanılır.
23.İnek ilk doğum yaptığında sütün yarısı çeşmeye, akan suya dökülür sütü bol olsun diye. Yarısı da pişirilip içilir.
24.İnek sağdırmazsa, huysuzluk yaparsa, göz değdiğine inanılır ve üç parça tuz alınır tuz çevrilir. (Üç külfü, bir elham okunur. Tuz ineğin ve sütün üstünde çevrilir.)
25.Bir kişinin önünden kedi geçerse uğursuzluk geleceğine inanılır ve üç gün beklenir.
26.Ötün bir baykuşun uğursuzluk getireceğine inanılır ve yanan odun arkasından atılır ve kovulur.
27.Birisinin önünden geçerken tavşan geçerse uğursuzluk sayılır. Tilki geçerse uğur sayılır. (Tavşan, çakal hayvan olarak addedilir.)
28.İmam nikahı kıyılırken birisi duyarda çakıyı kapatır veya ipi bağlarsa, damadın erkekliği bağlanmış olur.
29.İmam nikahı kıyılırken nikahta bulunanlardan birisi yüzüğünü çıkartıp takarsa nikahı bozulur.
30.İmam nikahı kıyılırken dolap kapakları açılıp kapanmak. Açılıp kapandığı takdirde erkekliğin bağlanacağına inanılır.
31.Eve karga konarsa iyi haber geleceğine inanılır.
32.Leylek öldürmek günah sayılır.
33.Leyleği ilk gören başı ağrımasın diye yanan ateşe besmele ile su dökülür. Ateş yanan yerde ateşin etrafına şeytan, peri ve cinlerin toplandığına inanılır.
34.Ocak başına yatılıp uyunursa cin çarpacağına inanılır. Yatarken besmele çekilir.
35.Küçük çocuklar ateşe oynarsa altını ıslatılır.
36.Çörtenin altından geçersen cin çarpar.
37.Ateşi toprakla örtersen iyi olur.
38.Küllüğe yatılmaz.
39.Gece kucağında küçük çocukla küllükten veya çeşmenin ayağından geçilmez. Geçilirse cin çarpacağına inanılır. Cin çarpmasın diye koynuna ekmek parçası konur ve üç külfü bir elham okunur.
40.Ulu ağaç olduğu için geceleri cevizin altından geçilmez. Geçilirse cin çarpacağına inanılır.
41.Tarlada cinsi münasebete girilmez. Girilirse bereketsiz olacağına inanılır. Ağaçların altında ve pınarın başında yatılmız. Yatılırsa cin çarpacağına inanılır.
42.Ekin biçmeye gidenlerin abdestli ve besmele ile gitmesi bereketli olacağına inanılır.
43.Narı dökmeden yenilirse cennete gidileceğine inanılır.
44,Koyunun kuzulama ve ineğin buzağılama mevsiminde uğursuzluk oluir doiye dışarıya maya ve yün verilmez.
45.Hamile kadınların yedi evden bez parçası alınırsa elbise yapılırsa erkek çocuğu olacağına inanılır.
46.Su kabağının çok olduğu yerde ölümün çok olacağına inanılır.
47.Buğday, sebze çok çıkarsa “Birinin başını mı yiyecek?” diye söylenir.
48.Kız çocuğu dişediğinde yavru dişi olsun diye ineğin altına atılır.
49.Kolların kavuşturulması sıkıntıya düşeceğine işarettir.
50.Damağın takırdatılması fakirliğe işarettir.
51.Dilenciye öbür dünyada kapsız kalınmaması için kendi kabıyla hayır verilir. Sağ elle verilir.
52.Kıbleye doğru ayağını uzatarak yatılırsa günah olur.
53.Kulak ve göz yanarsa hakkında dedikodu yapıldığına inanılır.
54.Akşam tırnak kesilirse uğursuzluk olacağına inanılır.
55.Akşam sakız çiğnenirse ölü eti çiğnendiğine inanılır.
56.Rüyada çorap giyersen, ip alırsan yola gitmek olarak yorumlanır.
57.Kesilen saç yere atılırsa başın ağrıyacağına inanılır.
58.Saç yıkandığında ölen çocuğun burnuna kokar diye yalanmaz.
59.Bayanlarda saçın uzun olması sevap sayılır.
60.Hamile kadın aşerdiği sırada kime bakarsa ona benzer.
61.Kan taşının kanı keseceğine inanılır.
62.Çocuğa nazar değdiğinde uyutmadan zağ çevrilirse kurtulacağına inanılır. (Zağ çevrildiğinde çocuğun göğsü yıkanır. Birazda içirilir. Kalan suda köpeğe dökülür.
63.Köpek titrerse hastalığın köpeğe geçtiğine inanılır.)
64.Sağ gözün seğirmesi iyi sayılmaz.
65.Yıldız kaydığında birisinin öleceğine inanılır.
66.İkindi ile akşam arasında yemek yiyenin nasibinin kıt olacağına inanılır.
67.Kırklı kadın gece evinden dışarıya çıkmaz.
68.Kırklı bebeğin yastığının altına kuran konulur.
69.Kırklı kadına al basmasın diye al yağlık bağlanır.
70.Kırkı çıkmadan cinsel münasebette bulunmak günah sayılır.
71.Gece gündüz loğusa yalnız bırakılmaz. Bırakılırsa al basacağına inanılır.
72.Çocuğun kırkı çıkana kadar yanına pek insan almazlar.
73.Çocuğu ölüp de ziyarete gelen kadınları ziyarete almazlar.
74.Çocuğu hiç olmayanlar ziyarete alınır.
75.Eğer ziyaretçi kadın eteğini çırparsa doğuracağı, çocuğun ölmeyeceğine inanılır.
76.Loğusa bayanlar birbirleriyle karşılaşırlarsa birbirlerine iğne verirler. İğne yoksa karşılaşmamaya çalışırlar.
77.Loğusa kadının yanına kedi köpek alınmaz.
78.Kırklı çocuk yalnız bırakılacağında yanına cin çarpmasın diye kuran veya ekmek konur.
79.Loğusanın evinin önünden çocuk ölür diye gelin alayı geçirilmez.
80.Küçük çocuklar hastalanmasın diye cenaze giderken kapıya çıkartılır.
81.Kırkı çıkartılmamış kadının yanına un, et getirilmez.
82.Kırkı çıkmamış kadının başına ışık yakılır.
83.Cenazesi olan arife gününden başlamak suretiyle bayram çıkıncaya kadar evde dikiş dikmez.
84.Arife ve bayram günü gün ağarmadan çeşmeden su getirilir. Zemzem suyu olduğuna inanılır. Onunla banyo yapılır, abdest alınır. Eve serpilir.
85.Çeşmeden o suyun üç gün aktığına inanılır. Bayramlaşmaya gelen kişilere o sudan ikram edilir.
86.Kurban bayramında saç, sakal tıraşı olmak günah sayılır.
87.Kurban bayramında hiçbir canlı öldürülmez.
88.Geceleyin kaynar su dökülmez. Cin çarpacağına inanılır. Dökülse de besmele ile dökülür.
89.Gece cin çarpar diye çeşmeye gidilmez.
90.Gece komşudan soğan ve sarımsak alınıp, verilmez. Ölüm olacağına inanılır.
91.Dilenciye evin tadı kaçar diye şeker hayır olarak verilmez.
92.Gece evde ıslık çalmak günah sayılır.
93.Gece evden tuz verilmez.
94.Akşam kapı süpürülmez evin bereketi gider diye.
95.Kapı eşiğinde oturmanın uğursuzluk getireceğine inanılır.
96.Hamile kadın evin eşiğine oturursa doğacak çocuğunun boğazına eş dolanacağına inanılır.
97.Süpürgenin üstüne oturulursa dedikodu olacağına inanılır. Sacda ilk pişen ekmek yenilmez. Köpeğe atılır. Yenilirse eşi öleceğine inanılır.
98.Ekmek kırıntılarının çöpe atılması günah sayılır.
99.Gurbete giden kişiye dürüm ısırtılır ve kalanı sandığı konur. Gelinceye kadar bekletilir.
100. Kişinin üzerinde dikiş dikilmez. Aklı dikileceğine inanılır. Ağzına çöp verilir.
101.Ekmek nasip kesilir diye bıçakla kesilmez.
102.Yemek yerken besmele çekilir. Çekilmediği takdirde karın doymaz. Yenilenin şeytan tarafından yenildiğine inanılır.
103.Evin temeli sağlam olsun diye kurban kesilir.
104.Gelin olacak kızın yatağına bahtı kara olur diye siyah yün konulmaz.
105.Evin içerisi temiz olmazsa şeytanların geleceğine inanılır.
106.Duvar dibinde şeytan olur diye duvar dibinde yatılmaz.
107.Dolunun kesilmesi için ilk çocuk tarafından ben ananın ilkiyim diyerek bıçak atılır.
108.Hayvan kafatası yazılarak suya atılırsa yağmur yağacağına inanılır.
109.Nisan yağmurunun bereketli ve iyi olduğuna inanılır.
110.Gökkuşağının altından erkek geçerse kadın olur. Kadın geçerse erkek olacağına inanılır.
111.Gök gürlediğinde kelime-i şahadet getirilir.
112.Salı günü ilk defa yapılacak işler yapılmaz.
113.Cuma günü çamaşır yıkanmaz.
114.Cuma günü uzun süreli komşu gezmesine gidilmez. Dilenci beklenir.
115.Kadının erkeğin önünden geçmesi uğursuzluk sayılır.
116.Ava giden erkeğin tüfeği kadın eline alırsa tüfeğin vurmayacağına inanılır.
117.Çocukların saçı aklı başında birine kestirilir ve bahşiş verilir.
118.Küçük erkek çocuğu gelinin yatağında yuvarlanır. Gelinin erkek çocuğu olsun diye.
119.Köpek yuvarlanırsa, tavuklar kendi aralarında konuşursa misafir geleceğine inanılır.
120.Yürüyen çocuk emeklerse eve misafir geleceğine inanılır.
121.Avcı av yapamadan (avlanamadan) eve gelirse teneke çalınır. (oh olsun anlamında)
122.Rüyada bit öldürürsen evdeki malın ölür.
123.Kepçeyle yemek yersen nişanın bozulur.
124.Yemek yerken kazan dibi yalanırsa kar yağacağına inanılır.
125.Kız çocuk çok olup da erkek çocuğu olmayanlar ilk erkek çocuğuna eski elbise giydirir. Nazar değmesin diye.
Kaynakça : Sabit Kaya