Turkuler
TÜRKÜ VE AĞITLARSüleyman' a Ağıt
İlim Kırşehir de Köyüm Rahmalar,
Akıyor Al kanım tekere damlar,
Duyan ah bablarım hep bana yanar,
Süleyman genç iken soldu kardeşim,
Oğlun Şaban küçüğü Turgut,
Ağlama Zeynebim sen beni unut,
Ömer kardeşine kaldı bir umut
Evim emaneti sana kardeşim
Everdim kardeşim nişanlı Aşır
Tevvellüd kırk iki otuz üç yaşım
Ev yaptırmak için çektirdim taşı,
Mezarına Nasip oldu kardeşim,
Sebebin bir inek gittin almaya
Çok arz ettin kuzuları görmeye,
Kesildi nasibim köye gelmeye,
Gençliğime yazık oldu kardeşim.
Süleyman' a Ağıt Türküsünün Hikayesi
Kırşehir Mucur Rahmalar Köyü 15.07.1929 doğumlu Halil Rukiye oğlu Süleyman Kaya 1949 yılında Dalakçılı Mustafa Kaanın kızı Nazik Kaya ile evlendikten sonra Şaban ,Turgut ,Hatice , Ayşe , Zeynep ve Süleyman isimli 6 çocuğu vardır kendisi hayvancılıkla uğraşır.
14.05.1958 günü sabahı yine hayvan almak için Nevşehir Topaklı kasabasına gitmiş , gelirken Hacıbektaş ilicek Köyü yakınlarında geçirdiği Trafik kazası sebebi ile hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine yetim kalan çocuklarının durumuna ve kardeş acısına dayanamayan 1926 doğumlu Ahmet KAYA ,kardeşi Süleyman Kaya için yaktığı Ağıt amatör kasete alınarak günümüze dek ulaşmıştır.
Nazik Kaya' a Ağıt
Her zaman ağlarım ne zaman güldüm,
Kara gün için mi dünyaya geldim,
Neyledim sana da ayağımı aldın,
Matem ile geçti gençlik çağlarım.
Kaynana, kayınbaba günü görmedim,
Yarenle, yoldaşla devran sürmedim,
Güle güle komşulara varmadım,
Derdimi kime yanar, kime söylerim.
Derdim çaresizdir, ilacı yoktur,
Gün görmedim felek, bu bana çoktur,
Allah'tan gelenin hepsi haktır,
Gülmem bundan sonra kara bağlarım.
Değneklerimi alıp kapıya çıksam,
Bir şey bilmiyom ki de bir türkü yaksam,
Kader defterine açsam da baksam,
Kader başta bozuk, gayri neylerim.
Otura otura usanır oldum,
Gencikene de ele eteğe kaldım,
Derdin ummanına da gemiyi saldım
Gören var mı? her gelende sorarım
Nazik Kaya' a Ağıt Türküsünün Hikayesi
Dalakçılı Şair ve Ozan Safi Çavuş (Mustafa ERBAŞ, genç yaşta ayağı kesilen baldızı Nazik Kaya için 1963 yılında yazdığı ve söylediği ağıdı, o zamanın teknik imkanlarıyla Mehmet Özdemir tarafından makaralı teyp ile kaydedilmiş, oğlu Ramazan Erbaş ise yazılı metin haline getirmiştir. 28/05/2009